2030 Yılında Dünya Trendleri yazımız ile önümüzdeki 10 yıllık süreçte karşı karşıya kalacağımız pek çok değişime ışık tutmaya çalışacağız. Uzun vadede yaşayacağımız bu değişimler pek çok belirsizliği de beraberinde getirecek bizler için. Geleceğin önümüze serdiği bu belirsizlikle mücadele önümüzdeki 10 yılın belki de en büyük mücadelesi haline gelecek. Çünkü artık değişimlerin birbirini tetikleme ve birleşerek yeni değişimler ortaya çıkarma ihtimali küreselleşme öncesi dönemden çok daha fazla. Bu değişimler sadece işletmelerin değil insanlığın varoluşunda önemli rol oynayacak.
Bu kadar çok değişimin yaşanacağı bir süreçte önümüzdeki 10 yıl şu soruları kendimize sürekli olarak soruyor olacağız:
- Dünya üzerinde nüfus artışını destekleyecek yeteri kadar kaynak ve yer var mı?
- Dünyanın doldurabildiğinin 1.6 katı tüketime ne kadar dayanabiliriz?
- Dünyaya verdiğimiz hasarı tamir edebilecek miyiz?
- İnsanların bölgelerinde kalmalarını nasıl sağlarız?
- Gelişen teknoloji maaşlı işlerin sonunu mu getirecek?
- Kadınların eğitimi ve istihdamı ile daha iyi bir dünya mümkün mü?
- Tüm sorunlarımız için teknolojik gelişim yeterli olacak mı?
- Güneş enerjisi verimliliğini arttırmak mümkün mü?
- Emeklilik hep yaşa takılacak mı?
- Sağlık harcamaları artık limitine ulaştı mı?
- İpek yolu geri mi dönüyor?
Peki 2030 yılında dünya trendleri kapsamında hangi değişimler ile neredeyse kesin olarak karşı karşıya kalacağız?
Nüfus artışı dengesiz bir şekilde devam edecek!
Nüfus önümüzdeki 10 yıl içerisinde de ülkemizde ve tüm dünyada artmaya devam edecek. Bu artış dengesi bir şekilde devam ediyor olacak. Özellikle nüfus yoğunluğu nüfus planlaması olmayan Hindistan, Afrika ülkeleri ve Orta Doğu ülkeleri gibi ülkelerde ciddi bir artış gösterirken, Avrupa, Amerika ve Çin gibi ülkelerde bu yoğunluk azalmakla birlikte bu ülkelerin yaş ortalamaları ciddi oranda artış gösterecek. Genç ve yoğun nüfusun olduğu ülkelerde ise özellikle orta gelir grubu güçlenecek olup, satın alım gücü bu bölgelere doğru kaymaya başlayacak ve yeni potansiyel pazarlar ortaya çıkacak.
Üretimde kaynak bulmada güçlükler yaşanacak!
Önümüzdeki süreçte rekabet yeni pazarlar bulmak veya yeni müşteriler bulmaktan çok, kaynaklar üzerinde gerçekleşecek. Tüketim hızı özellikle sınırlı kaynaklar üzerinde büyük bir baskı oluşturacak. Pazarlara yakın olmaktansa kaynaklara yakın olmak işletmeler için en önemli rekabet avantajı haline gelecek. Kaynak arzının artan talebi karşılayamaması durumunda kaynak maliyetleri artmaya başlayacak. Bakır, lityum gibi bazı hayati kaynakların tükenmeye başlaması ile işletmeler alternatif kaynak arayışları, geri dönüşüm zorunlulukları gibi birtakım süreçler ile karşı karşıya kalacak.
Gelişen teknoloji ile iş alanları daralacak!
Teknolojik gelişmeler, dijital dönüşüm, endüstri 4.0, karanlık fabrikalar ve tam otomasyonlu üretim özellikle birtakım işleri ortadan kaldıracak. Ancak bu durum yeni işlerin de ortaya çıkmasına neden olacak. Üretim ve rutin işler yavaş yavaş yerini otomasyona ve robotlara bırakırken, bu aşamada yazılım, veri analitiği, yapay zeka gibi unsurlar işletmeler için daha da önemli hale gelecek. Mavi yaka iş gücü yavaş yavaş sosyal bir varlık olan insanın sürekli temas halinde olmak zorunda olduğu hizmet sektörüne kaymaya başlayacak. Bunun yanı sıra makinelerin yarattığı zenginlik ve insan hayatında sağladığı zaman tasarrufu yaratıcı endüstrilerin gelişmesinde önemli rol oynayacak.
Ortalama yaşam süresi uzayacak!
Ortalama yaşam sürelerindeki artış ile emeklilik yaşının yükseltilmesi, bu durumda kariyer basamaklarının sıkışması, işletmelerin yaş ortalamalarının artması, kuşak farklılıklarından kaynaklanan çatışmaların artması gibi sorunlar ile karşı karşıya kalınacak.
Çin’in ekonomik gücü daha da artacak!
Çin; Afrika pazarlarına yaptığı yatırımlar, yıllarca kendisine çektiği yatırımları artık kendi markalarını dünyaya tanıtacak şekilde dönüştürmesi ve ucuz iş gücü stratejisi ile çektiği yatırımlar sayesinde zaten yoğun olan nüfusunun orta sınıfını güçlendirmesi neticesinde pek çok farklı sektörde liderlik koltuğunda yer alacak.
Yeni Çin artık Afrika olacak!
Gerek Çin’deki iş gücünün ekonomik döngü neticesinde artık ucuz olmaması, gerek Çin’de ortaya çıkan yerel rakipler, gerekse kaynak arzı ihtiyacının her geçen gün artması neticesinde tüm bu unsurlar açısından hala bakir kalmış olan Afrika geleceğin Çin’i olacak. Demokratikleşme süreçlerini ve altyapı eksikliklerini tamamlamasının ardından, lojistik açıdan neredeyse dünyanın tüm bölgeleri ile bağlantısı olan Afrika’nın yükselişi çok daha hızlı olacak.