Sürdürülebilirlik ve Motivasyon İkilemi günümüzde sürdürülebilirliğin aşılması gereken en önemli mihenk taşıdır. İnsan davranışlarının ardındaki motivasyonları anlamak, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için kritik bir öneme sahiptir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, bu motivasyonları açıklamak için etkili bir çerçeve sunar. Bu teoriye göre, bireyler önce temel fizyolojik ihtiyaçlarını (yeme, içme, barınma) karşılar; ardından güvenlik, aidiyet, saygı ve en sonunda kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarına yönelir. Sürdürülebilirlik kavramı, bireysel düzeyde ele alındığında, bu piramidin en üst basamağı olan kendini gerçekleştirme ihtiyacına denk gelir. Yani, bireyler temel ihtiyaçlarını karşıladıktan ve güvende hissettikten sonra, daha büyük ideallere ve uzun vadeli hedeflere odaklanabilirler.
Ancak günümüzün ekonomik koşulları bu idealist yaklaşımı zorlaştırıyor. Artan yaşam maliyetleri, yükselen kira bedelleri ve geçim sıkıntısı, insanların motivasyonunu piramidin alt basamaklarına doğru çekiyor. Bireyler, günlük hayatta temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ederken, sürdürülebilirlik gibi uzun vadeli ve soyut kavramlara odaklanmakta zorlanıyorlar. Bu durum, sürdürülebilirlik konusunda harekete geçmeyi engelleyen bir ikilem yaratıyor.
Diğer yandan, kaynaklarımızın hızla tükeniyor olması ve çevresel sorunların giderek artması, ekonomik sıkışıklığın da temel sebeplerinden biri. Doğal kaynakların aşırı kullanımı, ekosistemlerin bozulmasına ve iklim değişikliğine yol açarak ekonomik ve sosyal istikrarı tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeden mevcut ekonomik sorunları çözmemiz mümkün değil. Burada bir paradoks ortaya çıkıyor: Temel ihtiyaçlarını karşılamak için sürdürülebilirlik hedeflerine yönelmek gerekiyor, ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu hedeflere odaklanmak zorlaşıyor.
Sürdürülebilirliğin Önemi ve Geleceğin Tehditleri
Sürdürülebilirlik ve Motivasyon İkilemi sorununu aşabilmek için sürdürülebilirliğin neden hayati bir öneme sahip olduğunu anlamak, mevcut durumun ve gelecekte bizi bekleyen tehditlerin farkında olmalıyız.
Global Footprint Network’e göre, 2023 yılında Dünya Limit Aşımı Günü, 2 Ağustos’a denk geldi1. Bu tarih, insanlığın bir yıl içinde tüketmesi gereken doğal kaynakları bu tarihe kadar tükettiği anlamına geliyor. Eğer mevcut tüketim alışkanlıklarımız devam ederse, 2050 yılına kadar insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak için iki gezegenin kaynaklarına ihtiyaç duyacağız.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) raporuna göre, küresel sıcaklık artışı 1,5°C’yi aşarsa, geri dönüşü olmayan çevresel felaketlerle karşılaşacağız2. Deniz seviyelerinin yükselmesi, aşırı hava olaylarının artması ve biyolojik çeşitliliğin kaybı, milyarlarca insanın yaşamını etkileyecek sonuçlar doğuracak.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ı su kıtlığı çekiyor3. 2025 yılına kadar bu oranın %50’ye ulaşması bekleniyor. Su kaynaklarının azalması, tarımı, sanayiyi ve günlük yaşamı derinden etkileyecek ve küresel gıda güvenliğini tehdit edecek.
Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, iklim değişikliği nedeniyle 2030 yılına kadar küresel ekonomide yılda 700 milyar doları aşan kayıplar yaşanabilir4. Bu, ekonomik büyümeyi yavaşlatacak, işsizliği artıracak ve sosyal eşitsizlikleri derinleştirecek.
Bu istatistikler, sürdürülebilirliğin sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir sorun olduğunu gösteriyor. Ancak bireylerin günlük yaşamda karşılaştığı ekonomik zorluklar, bu büyük resmi görmelerini ve harekete geçmelerini engelliyor. Temel ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele eden insanlar, uzun vadeli ve soyut tehditlere karşı motivasyonlarını kaybediyorlar.
Motivasyon Dilemmamız: İkilemi Nasıl Aşabiliriz?
Sürdürülebilirlik ve Motivasyon İkilemi sorununu çözmek için motivasyon kaynaklarımızı ve önceliklerimizi yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.
Sürdürülebilirliği Temel İhtiyaçlarla Entegre Etmek: Sürdürülebilirlik, sadece geleceğe yönelik bir ideal değil, aynı zamanda şu anki yaşam kalitemizi iyileştirebilecek pratik çözümler sunar. Örneğin, enerji tasarrufu sağlayan evler ve cihazlar, faturaları düşürerek ekonomik fayda sağlar. Toplu taşıma kullanımı veya bisikletle ulaşım, hem maliyetleri azaltır hem de sağlık açısından faydalıdır. Yerel ve mevsimlik gıdaların tüketimi, hem bütçeye uygun hem de daha sağlıklıdır.
Toplumsal Bilinç ve Eğitim: Eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları ve medya aracılığıyla sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratılabilir. İnsanlara sürdürülebilirlik uygulamalarının günlük yaşamlarına nasıl entegre edilebileceği gösterilerek, bu konudaki motivasyon artırılabilir.
Ekonomik Teşvikler ve Politika Desteği: Hükümetlerin ve yerel yönetimlerin sürdürülebilir uygulamaları teşvik eden politikaları benimsemesi kritik öneme sahiptir. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapanlara vergi indirimleri, sürdürülebilir tarım uygulamalarını destekleyen sübvansiyonlar ve çevre dostu ulaşım seçeneklerini teşvik eden altyapı yatırımları, bireylerin ve işletmelerin bu alanda daha aktif olmasını sağlar.
Topluluk ve Dayanışma Hareketleri: Yerel topluluklar içinde oluşturulan çevre girişimleri, paylaşım ekonomisi modelleri ve kooperatifler, bireylerin birlikte hareket etmesini ve ortak hedeflere yönelmesini sağlar. Bu tür kolektif çabalar, hem ekonomik yükü hafifletir hem de sosyal bağları güçlendirir.
Bireysel ve Toplumsal Motivasyonu Yeniden İnşa Etmek
Bireyler olarak, motivasyonumuzu sadece kendi ihtiyaçlarımızla sınırlı tutmak yerine, içinde yaşadığımız toplumun ve gezegenin ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak genişletmeliyiz. Bu, Maslow’un hiyerarşisinde bir dönüşüm anlamına gelir: Kendini gerçekleştirme ihtiyacını, toplum ve çevre ile bütünleşmiş bir şekilde ele almak. Bu yaklaşım, bireysel tatminin ötesinde, kolektif bir başarı ve anlam duygusu yaratır.
Toplum olarak, ortak değerler ve hedefler etrafında birleşerek, motivasyonumuzu güçlendirebiliriz. Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak, sadece bireysel çabalarla değil, toplumsal bir dönüşümle mümkündür. Bu dönüşüm, politik, ekonomik ve sosyal düzeylerde eş zamanlı olarak gerçekleşmelidir.
Geleceği Birlikte İnşa Etmek İçin Motivasyonumuzu Yeniden Tanımlamak
Sürdürülebilirlik, günümüzün en acil ve kapsamlı sorunlarından biri olarak karşımızda duruyor. Ekonomik sıkıntılar ve temel ihtiyaçların karşılanması konusundaki mücadelemiz, bizi bu sorundan uzaklaştırmamalı. Aksine, sürdürülebilirlik, uzun vadede ekonomik ve sosyal istikrarı sağlamanın anahtarıdır.
Motivasyonumuzu yeniden tanımlayarak, sürdürülebilirliği yaşamımızın merkezine yerleştirmeliyiz. Bu, sadece gelecek nesiller için değil, kendi yaşam kalitemizi ve ekonomik refahımızı korumak için de gereklidir. Bireyler, toplumlar ve hükümetler olarak, ortak bir amaç doğrultusunda hareket ederek, bu ikilemi aşabilir ve sürdürülebilir bir geleceği birlikte inşa edebiliriz.
Sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeye bir şekilde bir yerlerden başlamak gerekiyor. Başlangıç ve farkındalık için Dijital ESG Olgunluk Analizi Corpsus‘u inceleyebilirsiniz.
Kaynaklar:
- Global Footprint Network. (2023). Earth Overshoot Day. Erişim Tarihi: https://www.overshootday.org/ ↩
- IPCC. (2021). Altıncı Değerlendirme Raporu. Erişim Tarihi: https://www.ipcc.ch/assessment-report/ar6/ ↩
- Dünya Sağlık Örgütü (WHO). (2019). Water Scarcity Facts. Erişim Tarihi: https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/drinking-water ↩
- Dünya Bankası. (2020). İklim Değişikliğinin Ekonomik Etkileri. Erişim Tarihi: https://www.worldbank.org/en/topic/climatechange ↩